Bir
Müslüman imkanlar ve şartlar elverdiği takdirde İslam ahkâm ahlak ve
âdâbının hakim olduğu, kimsenin aleni olarak bunları çiğneyemediği bir
toplumda yaşamak ister. Yine imkan bulduğunda, şartlar müsait olduğunda,
düzelteyim derken bozma ihtimali bulunmadığında, daha büyük sakınca
doğurmadığında her Müslüman, aleni (açıkça, kamuya açık yerde) dine,
ahlaka, âdâba aykırı bir davranışa -engellemek veya ıslah etmek
maksadıyla- müdahale etmekle yükümlüdür.
İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama
bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin
eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- "onların aykırı
filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi" tedbirlere başvurulur.
Bir Müslüman yukarıda özetlediğim imkanlardan mahrum ise, çok dinli, çok
kültürlü, çok ahlak anlayışlı bir toplum içinde yaşamak durumunda
kalmış ise ne yapacaktır?
Şartlar müdahaleye ve düzeltmeye müsait olmadığına göre bunu yapamayacaktır.
Şartlar, ötekilerden ayrı bir mekana yerleşip orada kendi inancına göre yaşamaya elverişli değilse bunu da yapamayacaktır.
Geriye beraber, yan yana yaşama şıkkı kalıyor.
Şimdi bir apartmanda, bir sokakta, bir mahallede eşcinselinden
sarhoşuna, nikahsız birlikte yaşayanından (zina edenlerden) kumarcısına,
Müslümanları sevmeyenlerden düşmanına, sokakta sevişenden çıplağına...
kadar birçok insanla yan yana yaşıyoruz. Peki dindar Müslümanların bu
insanlara karşı iç ve dış tavırları ne olacaktır?
İç tavırdan başlayalım:
Müslüman bu davranışları asla beğenemez, bu fiillerden nefret eder, imkan bulsa düzeltme ve engelleme niyetini muhafaza eder.
Dış tavır olarak da dine, ahlaka ve âdâba aykırı davranışı çekinmeden,
gözünün içine baka baka, meydan okurcasına sergileyen insanlara cesaret
verecek, davranışlarını meşrulaştıracak tavırlardan sakınır. Onlar kötü
halleri içinde iken en azından tebessümünü esirger.
Durum böyle olunca çoğulcu bir toplumda yaşayan Müslümanın farklı
olanlarla zorunlu ilişkisinin adına ben ısrarla "hoşgörü" değil,
"tahammül" diyorum.
Bu yazıma tepki gösterecekler, "bu ayrımcı, bölücü, birlik ve
beraberliği zedeleyici" bir yazı diyecekler olacak; bunu biliyorum. Ama
bir Müslüman, farklı olanlarla arasındaki farkın "farkında olmak"
mecburiyetindedir ve dindarlık bakımından en önemli tehlike bu "farkında
oluşun" ortadan kalkmasıdır. Şartlar öyle getirdiği için farklılığa
tahammül ederek, kimsenin -düzen tarafından verilmiş- hak ve hürriyetine
müdahale etmeden yaşamak başkadır, hoş olmayanı hoş görmek başkadır.
Hayrettin Karaman
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=28484&y=HayrettinKaraman
Hayrettin hocanin gelen elestirilere kosesinde verdigi cevaplar:
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=28613&y=HayrettinKaraman
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=28622&y=HayrettinKaraman
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
not: Hayrettin Karaman bu yaziyi 7 Agustos 2011
de kaleme almisti. Cok begenerek okumustum, tekrar okuyorum, unutmamak
unutturmamak bagbinda. Muslumanlar olarak, "tavrimizi" her mekan ve
ortamda, ciddi manada alabilenlerden olmak umidiyle insallah diyorum!
Bu yazı arada kalmışlığa ilaç gibi.Hocamızdan Allah razı olsun.
YanıtlaSilNafia