24 Ocak 2013 Perşembe

Diyanet İşleri Başkanından MEVLİD KANDİLİ MESAJI


23 Ocak Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece tüm insanlığı onurlandırmak üzere dünyamızı teşrif eden Sevgili Peygamberimizin (sas) mevlid-i şeriflerinin 1442. yıldönümünü idrak edeceğiz. Mevlid-i Nebi’nin, ülkemiz, gönül coğrafyamız, bütün İslâm âlemi ve topyekûn insanlığın huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Kendisi insanlığın onuru olan Sevgili Peygamberimizin (sas) insanlığa getirdiği varlık anlayışında insan, yaratılmışların en saygını (eşref-i mahlukât) ve varlığın özüdür (zübde-i âlem). İnsanın fıtrat ve yaratılış itibariyle onurlu bir varlık olması, İslâm’ın varlık, bilgi ve değer anlayışını şekillendiren en temel unsurlardan biri olmuştur.

Bununla birlikte insanoğlunun, son iki yüzyılda bilimsel ve teknolojik alanlarda gösterdiği olağanüstü ilerlemeyi, ne yazık ki insan onurunun korunması ve yüceltilmesi konusunda gösteremediği bir gerçektir. Geride bıraktığımız yüzyıl, daha şimdiden insanlık onurunun had safhada zedelendiği talihsiz bir zaman dilimi olarak anılmaktadır. Ayrımcılık, ötekileştirme, ırkçılık, şiddet, işkence, terör, savaş, gelir adaletsizliği, zulüm, sömürgecilik, eğitim eşitsizliği, emeğe saygısızlık, istismar, kürtaj, açlık ve kıtlık gibi onur kırıcı küresel sorunların kıskacındaki insanlık, tarihte görülmemiş bir sınavdan geçiyor. Göğün kapılarına sırt çeviren insanoğlu, kendi eliyle ürettiği yapay sorunların açılmak bilmeyen kapıları önünde yorgun ve bitkin bir hâlde bekliyor. Bilim ve tekniğin son imkânlarıyla ürettiği en modern anahtarlar, kilitli kapıların açılmasında ona yardımcı olmuyor. Kendi ürettiğinin esiri olan insanlık, kendini hapsettiği karanlık zindanlardan çıkış yolları arıyor. Bu yüzden de özlediği aydınlığı, peşinde koştuğu idealleri ‘nerede’ ve ‘nasıl’ araması gerektiğini yeniden düşünmesi gerekiyor. İşte bu noktada hem Mevlid Kandili hem de bu sene Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle “Hz. Peygamber ve İnsan Onuru” temasının hem ülkemiz insanının hem de bütün insanlığın gündemine taşınması son derece önem arz ediyor.

İslâm’ın, insan onurunu merkeze alarak tesis ettiği insan anlayışının esaslarını Hz. Peygamberin (sas) çağlar üstü örnek hayatında, sünnet-i seniyyesinde, söz ve davranışlarında, en genel hatlarıyla da Veda Hutbesi’nde görmek mümkündür. Rahmet Peygamberi (sas), on binlerce insana hitaben yaptığı o tarihî konuşmasında insanların canlarının, mallarının ve ırzlarının yani kişilik değerlerinin ve insanlık onurlarının dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Böylece o, İslâm’ın, insanın yaşama ve mülkiyet hakkı ile manevî kişiliğine ilişkin bütün haklarını aynı ölçüde güvence altına aldığını ilan etmiştir. Sevgili Peygamberimizin (sas) tanımıyla iyi Müslüman, din kardeşinin canına ve malına olduğu gibi kişilik onuruna da saygı gösteren ve onun şahsiyetini dokunulmaz gören kimsedir.

Şurası iyi bilinmelidir ki insanı onurlu veya onursuz kılan temel ölçüt, davranışlarıdır. Davranışları kendisini onurlandırmayan kimseyi haricî hiçbir aidiyet onurlandıramaz. İnsan, ırk, renk, zenginlik, soy-sop gibi maddî, izafî ve geçici ölçülere göre değerlendirilmemelidir. “Nice kapılardan kovulmuş üstü başı perişan insan vardır ki, Allah’a yemin etse Allah onu yemininde haklı çıkarır” buyuran Sevgili Peygamberimiz (sas), insan onurunu maddî ölçütlerle değerlendirmenin yanıltıcı olabileceğine işaret etmiştir. İnsan bizatihi değerli ve onurlu bir varlıktır. Efendimizin (sas) nazarında onun siyahı da değerlidir beyazı da; fakiri de onurludur, hizmetçisi de.

İnsan onurunun beşerî ve ilahî yönü birbirinden ayrı tutulamaz. Bütünüyle insanı merkeze alarak aşkın hiçbir gerçekliği tanımayan bir bakış açısı, insanı bir bütün olarak kuşatmaktan uzak olacaktır. İnsan ve insan onuru, maddesi ve manasıyla, bedeni ve ruhuyla bir bütündür, parçalanamaz. Hiçbir insancıl düşünce ve ideoloji, İslâm’ın insan onuru konusundaki ayrıcalıklı konumuna alternatif oluşturamaz. Aşkın değerlerden soyutlanmış, metafizik ilkelere bağlı olmayan bir ‘insan onuru’ insana hak ettiği değeri veremediği gibi insanı daha da onursuz bir hale getirmektedir.

Sevgili Peygamberimizin (sas) kutlu doğumu vesilesiyle bugün bir kez daha hatırlatmak isterim ki insanın ucuzladığı, bir meta haline dönüştüğü, insan onurunun göz ardı edildiği, zedelendiği, ayaklar altına alındığı, insanlığın kaybolmaya yüz tuttuğu, insanı onursuzlaştırma, itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve değerlerinden soyutlama gayretlerinin küresel ölçekte politikalar haline geldiği günümüzde bütün âlemleri onurlandırmak için gönderilen rahmet yüklü adalet, hikmet yüklü ahlâk peygamberinin onur mücadelesini ve insana bakışını yeniden keşfetmeye ve bu keşfimizi toplumun bütün katmanlarına açmaya her zamankinden daha fazla muhtacız.

Hiç kuşkusuz kutlu doğumunu idrak edeceğimiz Efendimizin (sas) örnekliği ve rehberliği, insanlığın bugün içine düştüğü her türlü badireyi atlatması, zedelenen insanlık onurunun tekrar yücelmesi ve özlenen aydınlığa kavuşması yolunda yegâne melcedir.

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve tüm İslâm âleminin Mevlid-i Şeriflerini tebrik ediyor; Mevlid-i Nebi’nin, özellikle Suriye’de, Irak’ta, Myanmar’da, Arakan’da, Afrika’da, Somali’de, Mali’de, Filistin’de ve dünyanın muhtelif yerlerinde çiğnenen ve zedelenen insanlık onurunun yeniden yücelmesine ve korunmasına vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.


Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ
Diyanet İşleri Başkanı

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/Diyanet-Isleri-Baskanligi-Duyuru-18660.aspx
~~~   ~~~   ~~~   ~~~   ~~~
Hz. Muhammed (SAV)’in doğumunun 1442. yıldönümü olan Mevlid Kandili, dualarla idrak edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen İstanbul Mimar Sinan Camii’ndeki kandil programına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez “14 asır önce Efendimiz (a.s) nasıl ki dünyaya geldi ve bütün insanlığı nurlandırdı, onurlandırdı, O’nun mevlidi de sizleri, Alem-i İslam’ı ve bütün insanlığı nurlandırsın, onurlandırsın” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Hazreti Peygamber’in hayatından örnekler anlattığı konuşmasında şunları söyledi;

"Allah’ın bizi sevmesinin yolu Peygamber Efendimize tâbi olmaktan, onun getirdiği hikmete, ahlaka ve mükemmel sisteme tabi olmaktan geçer. Biz Müslümanlar Kur’an’la birlikte Hz. Peygamber’in hayatını çok iyi bilmek durumundayız."

“O’nun çocuklara olan şefkatini, merhametini hatırlayalım…”

"O’na salat ve selam getirirken önce onun kutlu doğumunu, çocukluğunu, babasız dünyaya gelişini, 6 yaşında annesini kaybedişini, yetim olarak neşvünema bulmasını hatırlayalım. O’nun çocuklarla dostluğunu, arkadaşlığını, çocuk ağlaması duyduğunda namazı nasıl hızlı kıldığını, sırtına bir çocuk bindiğinde secdeyi nasıl uzattığını, bir çocuğun kuşu öldüğü için ona nasıl taziyeye gittiğini, O’nun şefkatli, merhametli oluşunu hatırlayalım ve öylece O’na salât ve selam getirelim.

Daha sonra kötülüğün egemen olduğu toplumda O’nun nezih gençliğini, gençlerle ilişkisini, ideal gençliği, neşeyi, sevinci, huzuru Rabbine ibadette bulduğunu, insanoğlunun kıyamet gününde gençlik devresinden, gençliğini nerede nasıl geçirdiğinden sorguya çekileceğini yeniden hatırlayalım ve öylece O’na salât ve selam getirelim."

"Gençliğinde kötülükle nasıl mücadele ettiğini yeniden hatırlayalım…"

"Gençlik döneminde haksızlığa nasıl karşı çıktığını, henüz kendisine vahiy gelmeden önce kötülükle nasıl mücadele ettiğini, bunu daha iyi yapabilmek için Hilfül Fudül (erdemliler topluluğu)’na nasıl üye olduğunu bugün yeniden hatırlayalım."

“Aileye, kadına nasıl değer verdiğini, Hz. Hatice ile olan evliliğini yeniden hatırlayalım…”

"25 yaşında bir delikanlı iken kendisinden 15 yaş büyük Hz. Hatice validemizle hikmet, sevgi, şefkat, dostluk, arkadaşlık üzerine nasıl aile kurduğunu ve bizlere aile hayatında nasıl örnek olduğunu hatırlayalım. Aileye, kadına nasıl değer verdiğini, kadınlara değer vermeyen toplumların asla abad olamayacağını, insanların en hayırlısının eşine, ailesine en hayırlı olduğunu söyleyerek kendi aile hayatıyla o büyük aileyi, büyük evliliği nasıl kurduğunu hatırlayalım."

“İlk vahyi, bu vahiyle insanlığın nasıl onurlandığını yeniden hatırlayalım…”

"Sonra hep birlikte muhayyilemizle Mekke’ye uçalım Hira’yı hatırlayalım, Cebeli Nuru hatırlayalım. İlk vahyi, ilk kelimeyi, ‘oku’ emrini hatırlayalım. Bu vahyin gelişini, bu vahiyle insanlığın nasıl onurlandığını tekrar hatırlayalım. Bu vahyi insanlığa tebliğ etmek için verdiği o hikmetli mücadeleyi, Habeşistan’a hicreti, Taif yolculuğunu ve orada yaptığı duayı hatırlayalım. Habeşistan’a hicretten önce erkekli kadınlı akabe buluşmalarını, Yesrib köyünü nasıl Medine’ye dönüştürdüğünü, kadınıyla erkeğiyle Medine’yi nasıl üniversiteye dönüştürdüğünü, ilme nasıl önem verdiğini hatırlayalım.

Gergef gergef dokuduğu, ilmek ilmek ördüğü insan ilişkilerini, savaşlarda bile insana, insan hakkına nasıl değer verdiğini, Hudeybiye’yi, Mekke’nin fethinde karşısında duranları nasıl affettiğini, veda haccını, altın harflerle yazılacak o veda hutbesini ve nihayet yetiştirdiği insanları, Hz. Ebubekir’in sadakatini, Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Osman’ın edep ve hayasını, Hz. Ali’nin ilmini, yetiştirdiği yıldız mesabesinde onca insanı hatırlayalım."

“Son nefesinde bile namaza olan bağlılığını yeniden hatırlayalım…”

"Hayata veda ederken şehadet parmağını kaldırarak en yüce dosta gidiyorum gözümün nuru namazı unutmayın diyerek dünyaya veda edişini hatırlayalım ve O’na öylece salât ve selam getirelim"

Türkiye’nin önde gelen hafızlarının Kur’an tilavetleriyle, okunan mevlitlerle ve tasavvuf korosunun ilahileriyle devam eden gece İstanbul İl Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran ve Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’ın dualarıyla son buldu.

Bosna Hersek Reis-ül Uleması Hüseyin Efendi Kavazoviç’in de katıldığı ve halkın yoğun ilgi gösterdiği Mevlit Kandili Özel Programı TRT1, Diyanet TV ve Tek Rumeli Tv den canlı olarak ekranlara geldi.

20 Ocak 2013 Pazar

Paris'teki infaz ve para trafiği.. / İbrahim Karagül

İBRAHİM KARAGÜL

Paris'te, PKK mensubu üç kişinin infaz edilmesi, yoğun olarak Lübnan'da, genel olarak Ortadoğu'da gördüğümüz suikast örneklerine çok benziyor.

Örgüt içi hesaplaşma mı? Bölgesel güç çatışmalarının bir yansıması mı? Yoksa, pek de üzerinde durmadığımız para trafiğini yönetenlerin idam kararının infazı mı?

Bir özet yapalım:

PKK'ya silah bıraktırma çabaları, yakından izlediğimiz heyecan uyandıran MİT-PKK görüşmeleri, Kandil-İmralı pazarlıkları sadece Türkiye'nin iç bütünlüğüyle, acının dindirilmesiyle sınırlı bir çaba değil.

Kuzey Irak merkezli yeni bir bölgesel planlama çalışması var. Enerji paylaşımı öncelikli ama Irak'ın siyasi haritası üzerinde derin etkiler uyandıracak yeni bir durum var ortada.

Bağdat-Erbil arasındaki ayrışma, Kürtler ile Sünni Araplar arasındaki yakınlaşmayı teşvik ediyor. Gariptir; aynı ayrışma ve yakınlaşma Türkiye'nin bölgesel duruşunu da birebir etkiliyor. Türkiye; Kürtler ve Sünni Araplar ile yakınlaşırken Bağdat'tan uzaklaşıyor.

Ankara'nın K. Irak'la yakınlaşması, Batı basınında bölgenin güç haritasını değiştirecek ölçüde önemli görülüyor. Sadece siyasi değil, enerji merkezli bir yakınlaşma bu.

İşte bu süreç; Suriye'deki krizin geleceğini de düşünenlere göre, Irak'ı üç parçaya bölebilecek sonuç doğuracak. Bu bölünme ve yeni ittifaklar oluşturma çalışmaları, PKK'nın Türkiye ve K. Irak'ta etkin güç olmasının, oyun bozucu olmasının önüne geçilmesini zorunlu kılıyor. Özellikle Avrupalı ülkelerin, PKK kartı üzerinden K. Irak merkezli yeni hareketliliğe müdahil olmaları, Türkiye'nin bölge dışına itilmesiyle sonuçlanacak.

Eğer bu okuma doğruysa, Türkiye-K. Irak yakınlaşacaksa PKK'nın silah bırakması iki tarafın da çıkarına olacaktır. İmralı ile başlatılan son görüşmelerin arkasındaki iki gerekçeden birinin bu olduğunu düşünüyorum.

Böyle bir dönemde bir Avrupa başkentinde, çok iyi korunan ve izlenen bir binada üç PKK'lının kafalarına kurşun sıkılarak ortadan kaldırılmasında, sürecin önüne geçmek isteyen bütün tarafların şaibe altında olduğu bir gerçek.

Bazen basit suikastlerin arkasında çok ilginç bağlantılar, suikastlerden çok daha büyük çıkarlar gizlenir.

11 Eylül saldırılarından üç gün önce, 9 Eylül'de Ahmet Şah Mesud öldürülmesiydi, ABD'nin Afganistan işgali gerçekleşmeyecekti. Abartı gibi görünebilir ama o suikastin bu açıdan yeniden yorumlanmasına ciddi ihtiyaç var.

Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri 14 Şubat 2005'te Beyrut'ta öldürülmeseydi bugün Ortadoğu'daki kriz alanları bu şekilde olmayacaktı, Suriye meselesi bu boyuta gelmeyecekti.

Aynı şekilde, Pakistan'da Benazir Butto öldürülmeseydi, bugün Pakistan iç savaşı ve Afganistan'daki krizin seyri önemli ölçüde farklı olacaktı.

Bu üç büyük suikastte, onlarla bağlantılı yan suikastlerde ortadan kaldırılan insanların kişiliklerinin dışında, bölgesel etkileri üzerinde ciddi biçimde durmak lazım.

Suikastleri ve paranın izini takip etmek insana çok şey öğretir. En karmaşık sorunlar, bu iki alanda bulacağınız küçücük ipucunu takip etmekle çözülebilir.

Paris'teki infazı elbette Butto, Hariri ya da Şah Mesut Suikastiyle aynı büyüklükte ve önemde görmüyorum. Bu üç olay ülkeleri ve bölgeleri etkileyecek güçteydi. Ama hangi ölçekte olursa olsun, her suikastin, böylesine gizemli, karmaşık infazın, ölenlerin kişiliğinin çok ötesinde anlamları vardır.

Üç PKK mensubunun öldürülmesiyle ilgili ikinci derecede önemli tartışma konusu para meselesi. Sakine Cansız'ın PKK'nın trafiğindeki, kara para operasyonlarındaki rolü bu sonucu doğurmuş olabilir mi?

Hariri suikastinin aslında para kavgası olduğuna dair çok güçlü iddialar var. Ortadoğu'da yıllık üç trilyon dolarlık kayıt dışı para dolaşıyor. Bu trafiği kimler yönetiyor ve kimler buradan pay alıyor?

İddianın temelinde Hariri'nin bu trafiğin merkezinde olduğu ve bu yüzden öldürüldüğü tezi var. Ne gariptir ki, Fransa'nın da adı bu trafikte ve Hariri ile ilişkilerde öne çıkıyor. Lübnan eski Başbakanı'nın öldürülmeden önce para ödediği son kişinin Jacques Chirac olduğu iddiasına ne demeli?

Fransa PKK'nın para operasyonlarının her zaman merkezinde olmuştur. Paris'teki infaz, para meselesi ise, bu para PKK'nın bile olsa kimler tarafından nasıl yönetildiğine bakmak lazım.

Uyuşturucu trafiği ve para trafiği, hiçbir zaman devletlerin, istihbarat teşkilatlarının koruması olmadan yürütülemez. Kimin parası olursa olsun.

Afganistan'dan New York'a ulaşan dünyanın en büyük uyuşturucu koridorunu kimler yönetiyor sizce? Ve bu hat için ne savaşlar, ne bölgesel planlamalar, ne suikastler yapılıyor?

Büyük Ortadoğu Suikastleri adını verdiğim ve hakkında çokça yazdığım cinayetlerin hiç birisi aydınlatılmadı. Bir çoğunun üstü örtüldü.

Eğer bir cinayet çözülemezse, üstü örtülürse, bilin ki arkasında kişiler ya da örgütler değil, güçler ve devletler vardır. Ve o cinayet kesinlikle sadece bir kişinin ortadan kaldırılması amacıyla yapılmamıştır…

13 Ocak 2013 Pazar

Where Children Sleep By James Mollison

WHERE CHILDREN SLEEP
Photographs By James Mollison


Out of sight, out of mind, the phrase continues to plague my perspective. I suppose that’s why traveling’s so important. A collaborative project between American journalist Chris Booth and photographer James Mollison, Where Children Sleep is a photo exposé aimed to present the differing sleeping spaces of children around the world. Focusing on the realities of inequality, Mollison hopes to compel children to consider inequality as it effects them and their surrounding society. One of the more meaningful projects I’ve come across in a while, Mollison’s photographs paint a reality that is difficult to depict through words. Read on to let Chris Booth and James Mollison show you where children sleep.


Where Children Sleep
Lamine, 12, lives in Senegal. He is a pupil at the village Koranic school, where no girls are allowed. He shares a room with several other boys. The beds are basic, some supported by bricks for legs. At six every morning the boys begin work on the school farm, where they learn how to dig, harvest maize and plough the fields using donkeys. In the afternoon they study the Koran. In his free time Lamine likes to play football with his friends.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Tzvika, nine,lives in an apartment block in Beitar Illit, an Israeli settlement in the West BAnk. It is a gated community of 36,000 Haredi (Ortodox) Jew. Televisions and newspapers are banned from the settlement. The average family has nine children, but Tzvika has only one sister and two brothers, whit whom he shares his room. He is taken by car to school, a two-minute drive. Sport is banned from the curriculum. Tzvika goes to the library every day and enjoys reading the holy scriptures. He also likes to play religious games on his computer. He wants to become a rabbi, and his favourite food is schnitzel and chips.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Jamie, 9, lives with his paretns and younger twins brother and sister in a penthouse on 5 th Avenue, New York. Jamie goes to prestigious school and is a good student. In his spare time he takes judo and goes for a swim. He loves to study finance. When he grows up, he wants to become a lawyer like his father. 
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Indira, seven, lives with her parents, brother and sister near Kathmandu in Nepal. Her house has only one room, with one bed and one mattress. At bedtime, the children share the mattress on the floor. Indira has worked at the local granite quarry since she was three. The family is very poor so everyone has to work. There are 150 other children working at the quarry. Indira works six hours a day and then helps her mother with household chores. She also attends school, 30 minutes walk away. Her favourite food is noodles. She would like to be a dancer when she grows up.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Kaya, four, lives with her parents in a small apartment in Tokyo, Japan. Her bedroom is lined from floor to ceiling with clothes and dolls. Kaya`s mother makes all her dresses. Kaya has 30 dresses and coats, 30 pairs of shoes and numerous wigs. When she goes to school, she has to wear a school uniform. Her favourite foods are meat, potatoes, strawberries and peaches. She wants to be a cartoonist when she grows up.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Douha, 10, lives with her parents and 11 siblings in a Palestinian refugee camp in Hebron, in the West Bank. She shares a room with her five sisters. Douha attends a school 10 minutes walk away and wants to be a paediatrician. Her brother, Mohammed, killed himself and 23 civilians in a suicide attack against the Israelis in 1996. Afterwards the Israeli military destroyed the family home. Douha has a poster of Mohammed on her wall.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Jasmine, four, lives in a big house in Kentucky, USA, with her parents and three brothers. Her house is in the countryside, surrounded by farmland. Her bedroom is full of crowns and sashes that she has won in beauty pageants. She has entered more than 100 competitions. Her spare time is taken up with rehearsal. She practises her stage routines every day with a trainer. Jazzy would like to be a rock star when she grows up.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Home for this boy and his family is a mattress in a field on the outskirts of Rome, Italy. The family came from Romania by bus, after begging for money to pay for their tickets. When they arrived in Rome, they camped on private land, but the police threw them off. They have no identity papers, so cannot obtain legal work. The boy`s parents clean car windscreens at traffic lights. No one from his family has ever been to school.
~~~   ~~~   ~~~ 

Where Children Sleep

Dong, nine, lives in Yunnan province in south-west China with his parents, sister and garndfather. He shares a room with his sister and parents. The family own just enough lant to grow their own rice and sugarcane. Dong`s school is 20 minutes walk away. He en joys writing and singing. Most evenings, he spend one hour doing his homework and one hour watching television. When he is older, Dong would like to be a policeman.
  ~~~    ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Roathy, eight, lives on the outskirts of Phnom Penh, Cambodia. His home sits on a huge rubbish dump. Roathy`s mattress is made from old tyres. Five thousand people live and work here. At six every morning, Roathy and hundreds of other children are given a shower at a local charity centre before they start work, scavenging for cans and plastic bottles, which are sold to a recycling company. Breakfast is often the only meal of the day.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Thais, 11, lives with her parents and sister on the third floor of a block of flats in Rio de Janeiro, Brazil. She shares a bedroom with her sister. They live in the Cidade de Deus (City of God) neighbourhood, which used to be notorious for its gang rivalry and drug use. Since the 2002 film City of God, it has undergone major improvements. Thais is a fan of Felipe Dylon, a pop singer, and has posters of him on her wall. She would like to be a model.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Nantio, 15, is a member of the Rendille tribe in northern Kenya. She has two brothers and two sisters. Her home is a tent-like dome made from cattle hide and plastic, with little room to stand. There is a fire in the middle, around which the family sleep. Nantio`s chores include looking after the goats, chopping firewood and fetching water. She went to the village school for a few years but decided not to continue. Nantio is hoping a moran (warrior) will select her for marriage. She has a boyfriend now, but it is not unusual for a Rendille woman to have several boyfriends before marriage. First, she will have to undergo circumcision, as is the custom.
~~~   ~~~   ~~~

Where Children Sleep

Joey, 11, lives in Kentucky, USA, with his parents and older sister. He regularly accompanies his father on hunts. He owns two shotguns and a crossbow and made his first kill `a deer` at the age of seven. He is hoping to use his crossbow during the next hunting season as he has become tired of using a gun. He loves the outdoor life and hopes to continue hunting into adulthood. His family always cook and eat the meat from the animal they have shot. Joey does not agree that an animal should be killed just for sport. When he is not out hunting, Joey attends school and enjoys watching television with his pet bearded dragon lizard, Lily.
~~~   ~~~   ~~~


http://www.jamesmollison.com/wherechildrensleep.php

9 Ocak 2013 Çarşamba

Âdiyât Suresi


وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا  فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا  فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا  فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا  فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا  إِنَّ الْإِنْسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ  وَإِنَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ  وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ  أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ  وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ  إِنَّ رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَبِيرٌ


~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~
  
1- Yaziklar olsun; (vahye) dinmez bir hincla saldiranlara,
2- ve (icindeki) ofke atesiyle etrafi tutusturanlara,
3- ve sabah(lar)a kadar kiskancliktan kivrananlara,
4- sonucta bu kiskanclikla, tozu dumana katarak ortaligi bulandiranlara:
5- nihayet bu dusmanlikla toplumun ortasina dalanlara...
6- ki gercekten de (bu) insan tipi Rabbine karsi cok nankordur;
7- ustelik insanin kendisi de buna sahittir;
8- zira o servete pek tutkundur!
9- O bilmez mi ki; kabirlerde bulunan herkes dirilip ortaya cikacagi zaman,
10- ve goguslerde sakli her sey ortaya serilecegi (zaman):
11- Elbet Rableri, o gun onlari (bekleyen akibetin) ic yuzunden butunuyle haberdardir!

~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~
AL-ADIYAT

1- Oh, the chargers that run panting,
2- sparks of fire striking,
3- rushing to assault at morn,
4- thereby raising clouds of dust,
5- thereby storming [blindly] into any host
6- VERILY, towards his Sustainer man is most ungrateful
7- and to this, behold, he [himself] bears witness indeed:
8- for, verily, to the love of wealth is he most ardently devoted.
9- But does he not know taht [on the Last Day] when all taht is in the graves is raised and brought out,
10- and all that is [hidden] in men`s hearts bared
11- that on that Day their Sustainer [will show tahat He] has always been fully aware of them?

~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~  ~~~~