Bu iş kontrolden çıktı. Haklı haksız birbirine karıştı. Siyasi muhalefet duygusu linç operasyonuna dönüştü. Çirkeflikler gerçeklerin üstünü örter hale geldi. Gösteriler meşruiyet zeminini hızla kaybedip kaosa dönüştü.
Kitleleri harekete geçirmek isteyenlerin sosyal medyadaki inanılmaz seviyesizlik örnekleri ürküttü. Sabah 'haydi isyana' çağrıları yapanlar, alabildiğine felaket tellallığı yapanlar akşam korkup 'ne olur sakin olun, evinize gidin' diye yalvarır oldu.
Korkunç bir öfke, nefret söylemi sokaklardan bütün ülkeye yayılmak isteniyor sanki. Aklı başında bildiğimiz insanların bu nefreti nasıl körüklediğini görüyoruz. Kişisel öfkenin toplumsal algıya dönüştürülmek istendiğine tanık oluyoruz.
Bazı gazeteciler militanlaştı, örgüt yönetir oldu. Bazı sanatçılar ellerinden gelse bütün İstanbul'u ateşe verecek hale geldi. Atılan adımların, söylenen sözlerin sokaklarda nasıl yankılandığını, Türkiye genelinde nasıl bir infiale neden olacağını düşünen neredeyse kalmadı.
Yarın insanlar sokakta birbirini öldürmeye başlarsa bu insanlar sorumluluğu nasıl kaldıracak, kimse bunu sormuyor. Olay, gidişat oraya doğru, görmüyor musunuz?
Burada Gezi Parkı yok, burada hükümet karşıtlığı ya da siyasi muhalefet de yok.
Burada başka bir şey var. Yeni yeni farkına vardığımız, Türkiye için, herkes için son derece tehlikeli başka şeyler var.
Panik havası yayanlara bakıyorsunuz, büyük çoğunluğu yabancı. Türkiye'de adeta 'iç savaş var' görüntülerini dünyaya servis ediyorlar. Kimisi yabancı gazeteci, kimisi yabancı istihbarat mensubu, kimisi bilmem hangi ülkenin hangi kuruluşunun temsilcisi.
Fransa'dan, İngiltere'den, Almanya'dan adamlar, Türkiye'de sokakları coşturuyor, insanları isyana çağırıyor. Araçların üzerine çıkıp 'on kişi, yirmi kişi öldü' anonsları yaptırıyor.
Bazı üniversiteler, sermaye grupları, meslek grupları bunlarla aynı paralelde, planlanmış bir programa göre, pozisyon alıyor.
Daha önce Türkiye'yi yönetmeye alışkın olan, iç siyaseti yıllarca dizayn eden derin yapılar yeniden ortaya çıkıyor, suskunluklarını bozuyor, sokakları, örgütleri hareket ederek yeni bir Türkiye biçimlendirmeye çalışıyor.
Bu güçlerle ortak hareket eden, bu ülkede darbeler planlayan Avrupalı ve Atlantik ötesi yapılar yeniden ortaklık görüntüsü veriyor. Türkiye'de ne planlanıyorsa ortak planlandığını bir kez daha görüyoruz.
Barış süreci, Kürt meselesindeki ilerlemeler onları oldukça rahatsız etmiş olmalı ki, bunu boşa çıkarmaya dönük çıkışlar yapıyorlar. Birkaç gün içinde bazı PKK'lı unsurları yeniden çatışma alanlarına bile sokabilirler.
Ama madem barış süreci tahminlerden daha büyük destek aldı o zaman başka kırılma alanlarına odaklandılar. Etnik çatışmayı yeniden çıkaramazlarsa mezhep, kimlik üzerinden Türkiye'nin zaaf noktalarını kaşımaya, hareket etmeye çalışacaklar.
Taksim'de başlayıp şekil değiştirerek devam eden süreç buraya doğru gidiyor. Bu ülkenin insanlarını, sokaklarını yeniden bölmeye, ayrıştırmaya, çatıştırmaya yönelik projeler uygulanıyor. Her geçen gün bu çalışmaların olgunlaştırıldığını görüyoruz.
Bu işin öyle birkaç günlük olmadığını, uzun süredir planlandığını, bazı Avrupa ülkelerinin bütün unsurlarıyla işin içinde olduğunu, İstanbul'dan Türkiye'nin geneline yönelen bir proje uygulandığını görüyoruz.
En çok korktuğum şey, bence bütün ülke bundan korkmalı; birileri bu Ortadoğu'daki mezhep krizini Türkiye'ye çağırıyor. O birilerinin birkaç göndür devam eden eylemleri, hızla o tarafa yönlendireceğini, bu ülkedeki Aleviler ve Sünniler arasında kardeş kavgası çıkarmayı deneyeceğini göreceğiz. Yine o birilerinin belki birkaç gün sonra, Alevi kardeşlerimizi isyana çağıracak kadar arsızlaşacağını da.
Bunlar korkutucu, bunlar hükümete yönelik tepkiyi de aşan hesaplar. Belki bugün abartılı görünebilir ama işin arkasındaki güçlere bakınca neler olabileceğini ya da ne tür senaryoların deneneceğini öngörmek zor değil.
Bu ülkenin siyasi aklı bir an önce harekete geçmeli. Cumhurbaşkanı, hükümet ve siyasi partiler, muhalefet dilini tekrar kendi yörüngesine sokacak basireti, olgunluğu gösterebilmeli.
Sınırötesi ortaklarıyla yıllardır tezgah üstüne tezgah deneyen güçlerin ipleri ellerine almasına izin verilmemeli. Bu başarılamazsa Türkiye'nin önünde sadece kaos vardır, Suriye örneği vardır, tipik Ortadoğu sorunları vardır, bilinmeli.
İnanın bu işleri tezgahlayanlar, sokaktaki insanın itirazlarını kirli çıkarları uğruna heba edecek, bu ülkenin kutsallarını amaçları için hoyratça kullanmaktan çekinmeyecek.
Artık sokaklarda gösteri yapanları değil, oyun kurucuları sorgulama vaktidir. O oyun kurucular birkaç günde deşifre oldu. Bir süre sonra çırılçıplak ortaya çıkacaklar. Kurguları, planları da... İşte o zaman birileri hesap vermek zorunda kalacak. Türkiye, onlardan hesap soracak.
Akıllı olma zamanı. Sabır zamanı. Türkiye'nin sayısız kez yaşadığı tecrübelerden biri daha yaşanıyor. İnanıyorum öfke değil olgunluk başaracak. Kaos, düşmanlık değil, kardeşlik kazanacak.
İç savaş istiyorlar, sokak çatışmaları istiyorlar. Bu ülkenin kardeş kavgasına sürüklenmesine izin vermeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder