30 Ekim 2014 Perşembe

Ey Selehaddin / Nizar Qabbani

EY SELAHADDİN

Hâlid bin Velîd’in işten çıkarılma kararnamesidir

Arabî çağı çaldılar bizden
Nebî’nin evinden Fâtımatu’z-Zehrâ’yı çaldılar
Ey Selâhaddîn,
Kur’an’ın ilk nüshasını sattılar
Ali’nin gözlerindeki hüznü sattılar
Ey Selâhaddin,
Seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.

Arabın geleceğini çaldılar bizden
Şam’ı fethettikten sonra işten çıkardılar Hâlid’i, Cenevre’ye elçi olarak atadılar
Siyah fötr şapka giyiyor artık o, sigara tüttürüyor, havyar yiyor
Fransızca homurdanıyor, Avrupalı sarışınlar arasında kâğıttan bir horoz gibi geziniyor
Hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu Arap komutanı?
Kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!

Endülüs işi paltosunu çaldılar Târık’tan,
Nişanlarını çaldılar onun,
Çıkardılar onu ordudan
Güvenlik mahkemesine verdiler,
Zafer suçundan yargıladılar
Öyle bir zaman mı geldi artık? Zaferin bizce sakıncalı bulunduğu
Öyle bir zaman mı geldi artık? Askerî mahkeme kapılarında, suçlanmış durur kılıç
Öyle bir zaman mı geldi artık? Gülle karşılıyoruz İsrail’i, binlerce güvercinle, millî marşla.
Hiçbir şey anlamadım yavrum, hiçbir şey anlamadım

Güneşi rehin verdiler tefecilere,karaborsacılara sattılar mehtâbı
Ömer’in kılıcını kırdılar
Ayaklarından astılar tarihi
Sattılar atı, beyaz örtüyü sattılar
Gecenin yıldızlarını sattılar, ağaçların yapraklarını

***

Ey Selâhaddin
Döneklik çağıdır bu, kavî kabîlecilik kabarması
Ebubekir’in evini yaktılar, nebî’nin ailesine el uzattılar gece vakti
Kureyş’in ileri gelenleri, ecnebîlerin bulaşıklarını yıkar oldular.

Ey Selâhaddin, söz ne işe yarayacak bu bâtınî çağında?
Ve neden şiir yazalım ki, Arap unutmuşken Arap sözünü?


Nizar Qabbani

15 Ekim 2014 Çarşamba

In Iraq



"I don't know how big your world is,
I don't know how colorful it is,
All I know is that mine is pale,
A world as small as a sandal." 
 in Iraq


Photo from Press

Gitmesek de görmesek de Filistin bizim meselemiz


Gitmesek de görmesek de Filistin bizim meselemiz
Herkesin dilinde bir Filistin var. Peki Filistin meselesinin gerçekte ne kadar içindeyiz? Ali Öner'in hazırladığı "Çatışmalar ve Görüşmeler Sarmalında Filistin-İsrail" kitabı meselenin künhüne vâkıf olmak isteyenler için başucu eseri olarak kitabevi raflarında yerini aldı.

AHMET NEDİM

Düşünün ki bir ülkeniz var, binlerce yıldır orada yaşıyorsunuz. Günün birinde büyük bir dünya savaşı yaşanıyor ve ondan sonra ülkeniz, asıl sahiplerinin kendileri olduğunu söyleyen birileri tarafından işgal ediliyor. Dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış bir ulusun insanları tasını tarağını toplayıp sizin ülkenize geliyor ve topraklarınızı elinizden alıyor. Tabii ki bu da kendi başlarına olmuyor, güya dünyanın daha adaletli ve barışçıl yöntemlerle idare edilmesini amaçlayan Bİrleşmiş Milletler adlı örgütün büyük katkısıyla gerçekleşiyor.

Evet, Filistin toprakları neredeyse yüz yıldan bu yana sistematik bir şekilde (dünya güçlerinin istediği üzere) Yahudilerin işgaline açıldı ve 1948 yılında kurulan İsrail devleti ile birlikte artık resmi bir işgale dönüştü.

İsrail devletinin kurulmasından bu yana, yaklaşık 65 senedir Filistin halkı adeta bütün dünyaya karşı bir var oluş mücadelesi sürdürüyor. Filistinliler ancak "intifada" ile dünya gündemine taşıyabildikleri haklı savaşlarında, aynı zamanda dünya egemenlerinin hukuk anlayışını da sorgulatmayı başardılar. Ancak gelinen noktada İsrail devleti halen hukuk tanımazlığını gösteriyor ve dünyanın gözü önünde yerleşimcilere yeni alanlar açıyor, Filistinlileri gözünü kırpmadan bombalarla öldürebiliyor.

İşte Filistin sorunuyla ilgili olarak ülkemizde hemen herkes birşeyler konuşuyor, sivil toplum kuruluşlarımız ellerinden geldiğince konuya dikkat çekecek çeşitli organizasyonlar düzenliyorlar. Ancak, eğer bu bir "dava" ise, ve üstelik haklı bir dava ise, öncelikle meselenin ilk günlerinden itibaren gelişen hadiseleri iyi bilmek, işgal sürecinin seyrine yakından tanık olmak gerekiyor. Bunun için de, geçmişten günümüze bütün ayrıntılarıyla meseleyi inceleyen kitaplara ihtiyacımız var.

İngilizlerin bölgedeki hayali

Filistin'in bir Yahudi yurdu olmasına ne zaman ve kimler tarafından karar verildi, bu karar nasıl uygulandı? Hangi siyasi ve diplomatik oyunlarla Filistinlilerin toprakları İsrail devletinin oldu? İsrail devleti dünya örgütlerine nasıl ve hangi gerekçelerle direniyor? Bunun karşısında özellikle Araplar ve İslam dünyasının mücadelesindeki (ve mücadele edememesindeki) temel yanlışlar neler?

Ali Öner'in, "Çatışmalar ve Görüşmeler Sarmalında Filistin-İsrail" kitabı da, bu çerçevede okunabilecek en derli toplu çalışmaların başında geliyor. Kitabın önsözünde, "bu sorun, İsrail'in varlığıyla, mültecileşmiş Filistinlilerin çekmiş oldukları acılar, İslam coğrafyasındaki Müslümanların en büyük ve sürekli kanayan yarası olmaya devam edecektir. Batı düşüncesi, siyasi ve askeri hegemonyasının bu kanayan yarayı iyileştirmesi beklenilmemelidir. Müslüman, sahip oldukları iç dinamiklerini harekete geçirerek ancak meselenin üstesinden gelebilirler" diyen Ali Öner, bu hassasiyetle meseleyi en ince noktasına kadar tetkik ederek, konuya duyarlı insanların herşeyden önce ciddi bir birikimle mesele yaklaşmasını sağlayacak bir eser ortaya çıkarmış.1917'deki Balfour Deklarasyonu ile başlayan Filistin topraklarının Yahudileştirilmesi süreci, Osmanlı devletinin parçalanmasıyla birlikte bölgeyi işgal eden İngiliz politikasının ürünüdür. İngilizler, kendilerine özgü siyasi ve diplomatik manevralarla Filistinlilerin haklı taleplerini sürekli gözardı aderek, deklarasyonda beyan ettikleri "Filistin'de milli bir Yahudi devleti kurulmasından yana" politikalarını ısrarla uygulamışlardır.

İsrail'in kurulmasına kadar (1948) geçen süreçte Filistinliler irili ufaklı birçok direniş örgütü kurmuşlar, kimileri entelektüel düzeyde Arap dünyasında kamuoyu oluştururken, kimileri de silahlı direnişle Yahudileri ve İngilizleri hedef almışlardır. Bunlardan en etkilisi, bugün de hâlâ adı (Hamas'ın silahlı kanadı) örgütte yaşayan Şeyh İzzeddin el Kassam'ın hareketidir. Aslında Suriyeli bir medrese şeyhi olan İzzeddin El Kassam, Fransızların işgali üzerine bölgede ayaklanma başlatmış, kendisini entegre etmek için önerilen kadılık görevini de kabul etmeyince ölüm cezasına çarptırılmıştır. Bunun üzerine bir grup arkadaşıyla birlikte Filistin'e hicret edip 1921 yılında Hayfa'ya yerleşmiştir. Orada El-İstiklal (bağmsızlık) adıyla bir cami inşa ettirip tedrisine ve halkı bilinçlendirmeye devam etmiştir. 20 Kasım 1935'de iki arkadaşıyla birlikte şehid edilene kadar mücadelesini sürdürmüştür.

Garip bir savaş hikayesi

İngilizler, kendilerine göre başarılı manevralarla yürüttükleri süreç içinden çıkılmaz hal alınca 1947 Şubat'ında meseleyi Birleşmiş Milletler'e devrederek sırtından atmayı da başarmışlardır. İngiltere Sömürgeler Bakanı Malcolm Mac Donald, "Beyaz Kitap" adıyla meşhur olan bildirisinde (17 Mayıs 1939), "Gelecek on yıl içinde bağımsız bir Filistin devletinin de kurulmasına izin verileceğini" beyan etmiştir.

Tek başına bölgeyi idare etmekten bunalan İngiltere, 1947'de meseleyi Birleşmiş Milletler'e devrettikten sonra, 15 Mayıs 1948'de manda yönetimine son verdiğini açıklamış, aynı gün de Tel Aviv'de toplanan İsrail Milli Konseyi, İsrail devletinin kurulduğunu ilan etmiştir. İsrail'in devlet ilanı, garip bir Arap-İsrail savaşının da tetikleyicisi olmuş, Mısır, Suriye, Irak ve Ürdün'ün içinde olduğu bir savaş başlamıştır. Ne gariptir ki, 75,000 kişilik Ürdün Arap lejyonunun başkomutanı İngiliz John Glubb'dur!

Okumaya ihtiyacımız var

İsrail Devleti kuruluncaya kadarki dönemden çok kısa bilgileri paylaştım, kitabı özetlememe gerek yok sanırım. Filistin meselesi konusunda büyük bir titizlikte hazırlanmış bu kitabı okumaya, herkesten çok bizlerin ihtiyacı var, çünkü kulaktan dolma bilgilerle konuşuyoruz çoğu kez.

http://yenisafak.com.tr/Kitap/Default.aspx?i=389905

 

Âdiyât Sûresi

سُورَةُ الْعَادِيَاتِ

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَالْعَـادِيَاتِ ضَبْـحاًۙ   فَالْمُـورِيَاتِ قَـدْحاًۙ   فَالْمُغ۪يرَاتِ صُبْحاًۙ   فَاَثَرْنَ بِه۪ نَقْعاًۙ   فَوَسَطْنَ بِه۪ جَمْعاًۙ    اِنَّ الْاِنْسَانَ لِرَبِّه۪ لَكَنُودٌۚ   وَاِنَّهُ عَلٰى ذٰلِكَ لَشَه۪يدٌۚ    وَاِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَد۪يدٌۜ    اَفَلَا يَعْلَمُ اِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِۙ    وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِۙ ٠
 اِنَّ
رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَب۪يرٌ

~~~ ~~~ ~~~

Âdiyât Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, 

orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, 

insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.

Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. 

Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman,

işte o gün onların Rabbi kendilerinin her halinden mutlaka haberdardır. (1-11)

~~~ ~~~ ~~~

Al-Adiyat

Oh, the chargers that run panting, sparks of fire striking, rushing to assault at morn, 

thereby raising clouds of dust, thereby storming [blindly] into any host. 

VERILY, towards his Sustainer man is most ungrateful and to this, behold, 

he [himself] bears witness indeed: for, verily, to the love of wealth is he most ardently devoted. 

But does he not know taht [on the Last Day] when all taht is in the graves is raised and brought out, 

and all that is [hidden] in men`s hearts bared that on that Day their Sustainer [will show tahat He] has always been fully aware of them? (1-11)

3 Ekim 2014 Cuma

Arafat'ta Vakfe Duası / Mehmet Görmez



Haccımızı, ibadetimizi dualarımızı, hayırlarımız kabul eyle. Bizleri İbrahim'in milletinden Hz. Muhammed'in ümmetinden bir an olsun ayırma Allahım.
Buyur Allahım buyu çağırdın geldik emrine amadeyiz diyoruz. Hac Arafat'tır. Arafe günü yapılan dua geri çevrilmez buyuruluyor.
Her birimiz için bembeyaz sayfalar açmayı, kurbanlarımızla sana yaklaşmayı lütfeyle Allahım.
Taşlaşacağımız şeytanla birlikte bizi kötü hasletlerimizden arındır.
Peygamberimizin hatrına haccımızı kabul eyle. Senin salih kulların senden ne istedilerse biz de senden istiyoruz. Bu alanda Peygamberimiz senden ne istediyse ve neyden sana sığındıysa biz de senden istiyoruz.
Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik. Ya Rab sen konuk edenlerin en hayırlısısın. Rabbimiz! Bizi soyumuzdan gelenleri namazı dostoğru kılanlardan eyle.
Ya Rab! Hz.Yakub'un duasıyla sana yalvarıyoruz. Sıkıntılarımızı sadece sana şikayet ediyoruz. Sıkıntılarımızı gider. Yarab! Bizlere öyle bir nimet ver ki hiç bir zaman mücrimlere arka çıkmayalım. İçimizde aklı kıt olanların yaptıkları yüzünden bizi cezalandırma.
Bizleri sana çokça şükredenlerden eyle!. Senden başka ilah yoktur. Sen yücesin Bizler gerçekten kendimize zulmettik. Bizleri bağışla Allahım! Dünyamızı da ahiretimizi de bayrama dönüştür.
Ya Rab! Bizi tüm yüklerimizden arındır. Bizler peygamberimizin bizden istediği gibi bir ümmet olamadık. Hz Peygamberin mirasını taşıyamadık itiraf ediyoruz. Bağışla bizi Allahım! Birbirimize kin güttük, parçalandık, ümmet olarak itiraf ediyoruz, affet bizi Allahım!
Ey Rabbimiz biz hep senden kerem gördük, lütuf gördük. Ama biz onu kardeşlerimize gösteremedik.Bizler bugün sana yine söz vermeye geldik. Ashabı Kiramın dediği gibi sana söz veriyoruz. Bundan sonra İslam'ın izzet ve şerefine uygun davranacağız. İbadetlerimizi aksatmayacağız. Sen sözümüzde durmayı nasip et. Safa ve Merve arasında adım atan ayaklarımız hep iyilikte adım atsın.
Başımızı alan bu dünyadan, kibirden riyadan şeytanın vesvesesinden, gönüllerimizi senden gayrısından arındır Ya Rab! Bugün çocuklarımızla sana geldik. Henüz günah işlememiş o günahsız çocukların yüzü suyu hürmetine bizi bağışla!
Çocukların öksüz ve yetim kalmadığı bir dünya nasip et! Bize Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin'in peşinden giden bir gençlik nasip eyle.
Bugün yaşlılarımızla huzuruna geldik. Onların hatırına bizleri affeyle Allahım!
Hz.Meryem aşkına, Hz.Asiye aşkına, Hz.Hacer aşkına, Hz.Hatice aşkına, Hz.Fatma aşkına bağışla bizi Allahım.
Peygamberiz "Allahım hac edenleri bağışla, onların bağışlanmasını istediklerini de sen bağışla." diyor. Bu duanın yüzü suyu hürmetine bizi bağışla.
Çocuklarımızı, neslimiz koru Allahım! Üzerimizde emeği olanları sen bağışla Allahım!
Rahmet ve inayetini memleketimiz üzerinde eksik etme. Senin yolunda dininin uğruna, şehit olan madencilerimize rahmetinle muamele et.
Yurdumuza sığınan kardeşlerimize sahip çıkabilmeyi nasip et ve kolaylaştır Allahım!
Bizleri hayrın anahtarı şerrin kilidi eyle! Bizleri zulme uğrayanların hakkını arayanlardan eyle. Bizleri yaralayanlardan değil, yaraları saranlardan, sevgiyi yayanlardan eyle!
Bize bu kutlu sözün Kur'an'ın hakkını verenlerden eyle! Ezilen horlanan yardım bekleyen mazlumlardan yardımını esirgeme Allahım! Aczimizi kusurumuzu sana itiraf ediyoruz. Affeyle bizi Allahım!
Sırf Müslüman olduğu için nicelerinin evlerine ateş düşüyor, bebekler katlediliyor. Bizim de elimizden bir şey gelmiyor. Çağın Firavunları zulmediyor. İslam alemini içine düştüğü kan ve göz yaşından sen kurtar Allahım! Sen alemi İslamı zalimlerden koru Allahım!
Bütün kardeşlerimizin nice huzurlu bayramlara ulaşmalarını sağla. Bugün haccı ekberde sana yalvarıyoruz! Bütün insanlık için dua ediyoruz.
Sen bize akıl verdin. Biz o aklı silah üretmede kullandık. Merhameti unutan yeryüzü zalimlerini ıslah eyle Allahım!
Beraatımızı sağ tarafımıza alarak sevdiklerimizle birlikte cennetine al bizi. Sen gelmek isteyen kardeşlerimize de en kısa zamanda hac etmeyi nasip eyle Allahım!
Heva ve hevesimize uymadan bir yaşam sürmeyi, bize hacı nasip ettiğin gibi ömür boyu hacı kalmaya muvaffak eyle! Ömrümüzü rızana uygun geçirebilmeyi nasip eyle!
Son nefesimizde Kelime-i Şahadet getirip sana gelebilmeyi nasip eyle!

AMİN