20 Ekim 2015 Salı

Tehlikenin farkında mısınız? / Akif Emre

Akif Emre

Farkında mısınız Mescid-i Aksa da elden gitme tehlikesi ile karşı karşıya. İsrail'in her durumda yaptığı bir taktik devreye girmiş durumda: Fiili durum oluşturmak ve dünyayı bu yeni duruma alıştırmak…

İsrail'in kuruluşundan itibaren tüm stratejik kazanımlarını/ gasplarını uzun soluklu taktik adımlarla elde edildiği süreç başlatılmış gibi sanki. Bu zamana kadar siyonistler her imkanı ve boşluğu değerlendirerek stratejik hedeflerle taktik adımların maksimize uyumu ile hedeflerine ulaştı.

Uluslararası hukuk, anlaşmalar, vaatler, sözler tüm aşamaları itinayla planlanmış, zamana yayılmış yol haritası ile delindi. Hükümet politikalarını aşan devlet politikası olarak benimsenmiş hedefe ulaşmak için her tür yöntem, Filistinlilerin, Arapların ve İslam dünyasının tüm zaafları değerlendirilerek, Amerika'nın çelişkileri, batı kamuoyunun beklentileri ustaca yönetilerek elde edildi. Yeri geldiğinde barıştan yana gözükerek geri adım atıyor gibi yaptı, yeri geldiğinde küresel terörle, yeri geldiğinde 'İslamcı terör'le savaşmak adına batının değerlerini savunan güvercin rolü oynamasını iyi bildi.

Bu kez çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Tehlikenin büyüklüğüne rağmen karşı koyacak askeri, siyasi, diplomatik ciddi bir gücün olmadığı, Ortadoğu'nun paramparça olduğu bir zamanlama seçildi.

Filistin iki parça ve Abbas bile Batı Şeria'da sembolik durumda. Hamas, Gazze'ye sıkışmış ve çaresizlik içinde, Rusların Mescid-i Aksa'yı korumasını isteyecek halde.

Suriye, Irak, Lübnan başta olmak üzere bölge ülkeleri iç savaş ortamında kendi dertleriyle uğraşıyor.
Mısır, darbe yönetiminin kendisini garantiye almanın tek yolunun İsrail'le Camp David denklemini yeniden tahkim etmekten geçtiğinin farkında olarak alabildiğine tepkisiz. Suriye'yi anlatmaya gerek yok. Müslümanlar Irak'ta Suriye'de birbirinin kanını akıtmakla meşgul. Batıyla anlaşma yapan İran'ın İsrail'e karşı retorik düzeyde bile tavır alması zor, tüm enerjisini Baas rejimine destek için harcamakla meşgul.

Türkiye artık sınırlarına dayanmaktan öte içine dayanan Suriye'deki iç savaşın etkisini atlatmak, siyasetin belirsizliğiyle kendi gündemi ile meşgul.

Obama yönetimi Ortadoğu'da ilgisizliğinin etkisizleşmeye dönüştüğünü, Rusya'nın Suriye'de fiilen devreye girmesiyle fark etti. Üstelik İsrail'e rağmen İran'la nükleer anlaşmaya gitmesinden dolayı sus payı olarak fiili durum karşısında şimdilik sessizliği yeğlemiş görünüyor. Hatta Fransa'nın Mescid-i Aksa için uluslararası güç önerisine İsrail'den yana tavır alarak Siyonist sömürgecilerin gönlünü hoş etmekle meşgul.

Günlerdir Yahudi işgalci 'siviller' Mescid-i Aksa'ya saldırıyor. Tıpkı Şaron'un belli bir strateji dahilinde Mescid-i Aksa'ya baskın yaparak ikinci intifadayı ateşleyen tahrikinde olduğu gibi... Ne var ki şimdiki durumda ne yeni bir intifada ilan edecek, yürütecek bir liderlik; ne de bütünlük var Filistinliler arasında.
Filistin dışında da Mescid-i Aksa'nın konumunu belirleyecek sinsi planı boşa çıkaracak bir kıyamı her anlamda sahip çıkacak destekleyecek bir devlet yok.

Hemen her gün yaşanan Mescid-i Aksa'nın işgali, Siyonistlerin efsanelerine dayalı tarih yorumuyla masum bir ibadet özgürlüğü sorununa dönüştürülmeye çalışılıyor. Uluslararası anlaşmalara ve tarihi bağlamda Mescidi Aksa'nın konumunun ne olduğunu görmezden gelen fiili saldırganlık masumlaştırılıyor, Filistinliler terörize edilerek kendini batı karşısında acındıran tipik Yahudi propagandası devreye sokuluyor.

Gerekli ortam oluşunca da fiili durum taktiği devreye girecek, silah ve asker gücüyle de facto durum oluşturulacak. Yani; El Halil'de oynanan oyuna benzer bir senaryo tekrarlanmak isteniyor sanki: Fiili olarak Mescid-i Aksa'yı bölmek! Yıllardır Mescid-i Aksa'nın altında tünellerle yaptıkları kazılardan sonuç alamayan siyonist kolonizatörler, bu kez uluslararası anlaşmalar, hukuk ve dünyanın tepkisi gibi etkenleri bir kenara bırakıp fiili durum yaratmak peşindeler; Mescid-i Aksa'da havra hayali.
Bu yetmiyor gibi Kudüs'ün çepeçevre ikinci halka bir duvarla çevrilerek Arapların açık hava hapishanesine hapsedilmesi durumu gündemde.

Buna engel olabilecek askeri, siyasi ve ekonomik bir güç ufukta görünmüyor. Ortadoğu, tarihinin belki de en karanlık ve kaotik ortamlarından birini yaşarken Siyonizm'i kim engelleyebilir?

Mescid-i Aksa'ya sahip çıkamayan İslam alemi hangi kutsala sahip çıkabilir?
Bir an evvel Arap, Kürt, Türk demeden ümmet fikrine dönmenin vaktidir. Modern milliyetçiliğin ve arkaik sekterizmin bataklığından çıkıp diriliş bilincini kuşanmanın vaktidir. Unutmayalım gecenin en karanlık vakti tan yerinin habercisidir.

29 Haziran 2015 Pazartesi

“Mukabele”yi anlamak ya da “anlamlı” kılmak / Diyanet İşleri Başkanlığı

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ramazan ayı, “Kur’an Ayı” olarak bilinmektedir. Zira Rabbimiz “Ramazan ayı ki, Kur’an insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak onda indirildi...” buyurmaktadır. (Bakara, 185)

Aslında, cahiliye döneminde bilinen ve kullanılan on iki aydan birisiydi ramazan ayı. Kur’an’da “Haram Aylar” diye anılan ve Araplarca hürmet edilen, kan dökülmesi ve savaşılması yasak olan dört haram ayın (Zilkade, zilhicce, muharrem ve receb) belli bir ayrıcalığı var idiyse de (Bakara, 197.), Ramazan ayının böyle bir özelliği yoktu. Onu değerli ve ayrıcalıklı kılan, insanlığa gönderilen son rehber kitabın bu ayda indirilmesi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bu ayda olması, temel ibadetlerden olan oruç farizasının bu ayda tutulması, teravih, mukabele, itikaf, iftar, sahur ve fıtır sadakası gibi en önemli sünnetlerin hep bu ayda yaşanmasıydı. Nasıl “Şerefü’l-mekan bi’l-mekîn” yani, bir mekâna şeref veren, orada yaşayan şerefli kimseler ise, aynı durum, zaman için de söz konusuydu. Son Peygamber (s.a.s.) Medine’ye teşrifiyle orayı nasıl “Medine-i Münevvere” yaptıysa, son kitap olan Kur’an’ın bu ayda inmesi de, sıradan bir ay olan ramazanı “Şehr-i Mübarek” yapmıştı.

On iki ay içinde, Kur’an-ı Kerim’de adı anılan tek aydır ramazan ayı. Yüce Allah sadece onu anmakla kalmamış, yukarıdaki ayetlerde onu aynı zamanda planlamıştır. İşte bütün bu ayrıcalıkları sebebiyle bizim kültürümüzde bu ay, “On bir ayın sultanı” olarak kabul görmüştür.

Allah Rasulü (s.a.s.) ramazan gün ve gecelerinde, bol bol Kur’an okur, hayır ve hasenatta bulunurdu. Cibril (a.s.), ramazan sonuna kadar her gece gelir ve Hz. Peygamber (s.a.s.) O’na Kur’an okuyup dinletirdi. (Buhârî, Savm, 7.) Ramazan gecelerini ihya eder, saatlerce sürecek şekilde teravih veya teheccüt namazları kılar, ashabını da buna teşvik ederdi. (Buhârî, Teheccüd, 5.)

Ramazanın son on gününe, ayrı bir önem verir, Mescid-i saadette itikafa girer, ibadet ve taatle meşgul olurlardı. Peygamberimizin bu uygulaması, vefat edinceye kadar devam etmiştir. Her yıl on gün itikafa girerken, vefat ettikleri yıl itikafları yirmi gün sürmüş; o yılki ramazanda Cibrîl (a.s.)’e Kur’an-ı Kerim’i iki defa arz etmişti. (İbn Mâce, Sıyâm, 58.)

Genç sahabilerden İbn Abbas, Rahmet Elçisi’nin ramazan ayında Kur’an ile olan sıkı ilişkisini çarpıcı bir dille tasvir eder. Onun anlattığına göre “Allah Rasulü, insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman ise, Cibril (a.s.) ile Kur’an’ı karşılıklı olarak okuduklarında gerçekleşirdi. O, yağmur yüklü bulutları getiren rüzgârlar kadar cömertti.” (Buhârî, Bed’u’l-Vahy 1; Savm 7; Bed’u’l-Halk 6; Menâkıb 23; Fedâilu’l-Kur’an 7.)

İbn Abbas’ın bu rivayetindeki “karşılıklı Kur’an okuma” ifadesi metinlerde “yudârisuhû” , “yuâriduhû” , “ya’ridu aleyhi Rasûlullah” şeklinde farklı tabirlerle ifade edilmiştir. “Yudârisuhû” ifadesi, Cibril (a.s.) ile Hz. Peygamber’in karşılıklı olarak Kur’an çalışması; “yuâriduhû” ifadesi ise, Cibril’in Kur’an’ı Hz. Peygamber’e arz etmesi anlamına gelmektedir.

Merhum Kamil Miras bunu şöyle izah eder: “Önce Hz. Peygamber, Cibril’e okurdu, buna “arz” denirdi. Sonra aynı ayetleri bu defa Cibril (a.s.) okurdu ki, buna da “mukabele” denirdi.” (Tecrid-i Sarîh Tercemesi, VII. 316.)

İbn Abbas rivayetinden anlaşılan Cebrail (a.s.) ile Rasulüllah (s.a.s.) arasında geçekleşen “Mukâbele”, aslında Kur’an’ın karşılıklı olarak korunmasına, ezberlenmesine ve anlaşılmasına yönelik bir çabaydı. Burada söz konusu olan şey, çok yönlü bir Kur’an çalışmasıydı.

Asırlardır bizde, geleneksel bir şekilde neredeyse her camide hem erkekler, hem de hanımlar bu “mukabele” sünnete uyarak ramazan boyunca Kur’an-ı Kerim’i hatmetmektedirler. Şüphesiz bu faaliyet, yediden yetmişe Müslümanların Allah’ın Kitabıyla buluşmaları adına oldukça sevindirici bir durumdur. Fakat itiraf etmeliyiz ki, genel itibarıyla bu gayretin altında yatan asıl sâik, daha çok Kur’an-ı Kerim’i okuma, dinleme ve hatmetme sevabına erişme arzusudur.

Oysa Cebrail (a.s.) ile Rasul-i Ekrem arasındaki karşılıklı okumalarda “okunma” kadar “anlama” da söz konusuydu. Zira Kur’an, anlaşılması ve uygulanması için gönderilmişti ve burada asıl olan, Yüce Allah’tan gelen emir ve yasakların anlaşılması, ilahî öğütlerin öğrenilmesiydi. Anadili Arapça olanlar elbette anlayışları, kavrayışları nispetinde ilahî mesajları kavrayabilmekteydi. Halbuki okunan ayetlerin, farklı dilleri konuşanlar tarafından anlaşılabilmesi için apayrı bir çaba sarf edilmesi gerekmekteydi. Bu, ya Arapçayı öğrenmek, ya da tercümelere veya tefsirlere başvurmak şeklinde mümkündü.

Bu sebeple, mukabele sünnetinin asıl amacına uygun bir şekilde yerine getirilebilmesi için, ya okunan cüzün hemen ardından tercümesinin de okunması yahut en azından o cüzden bazı ayetlerin seçilerek dinleyenlere anlatılması gerekecektir. Bu, cüz okuyan her hafızın rahatlıkla yapabileceği kadar kolay, Kur’an’ın gönderiliş amacını dikkate almak kadar önemli bir faaliyettir. Böylece hem okuyanlar, hem de dinleyenler ve takip edenler, o cüzde okunan ayetlerin içeriğinden haberdar olacaklar ve gereğiyle de amel etmeye gayret edeceklerdir. Bu sayede Mukabele, maksadına uygun bir şekilde gerçekleştirilecek ve daha da “anlamlı” hale gelecektir.

Aynı faaliyetin kürsülerde vaizler tarafından da yapılması son derece yararlı olacaktır. Her cüzden seçilecek farklı üç-beş konudaki ayetlerin cemaate açıklanması şeklinde yapılacak bir vaaz birkaç yönden önem arz etmektedir.

• Öncelikle okunan bazı ayetler anlaşılmış olacaktır.

• Tek bir konuyu uzun uzadıya anlatmak yerine, birkaç farklı konu üzerinde durmak, dinleyicinin dikkatlerinin tazelenmesine ve vaazın daha rahat dinlenmesine yardımcı olacaktır.

• Ramazan boyunca 29-30 konu işleneceğine, imandan ibadete, ahlaktan muamelata, tarihten geleceğe kadar yüzlerce konunun işlenmesi sağlanacaktır.

• Belli ayetlerin seçilmesi, dinleyenlerin dikkatlerini o gün okunan cüze çekecek ve belki de daha geniş okumalar için tefsirlere müracaatı gerektirecektir.

19 Haziran 2015 Cuma

Mazlumu görmezlikten gelmeyelim yeter / Zehra

İki oğlu olan bir anne, eşinden gördüğü şiddet sonrası işitme kaybı yaşıyor. Bundan haberdar olan ailesi kızının eşinin yanına dönmesine izin vermiyor. Ben dönecektim aslında diyor, çocuklar için. Boşandığı eşi hemen bir başkasıyla evleniyor. Sonrasında nafaka alamıyor çocuklarının babasından. İzini kaybettiren eşini bir şekilde buluyor, şimdi adresini tekrar kaybetmeden dava açması gerekiyor lakin elindeki dilekçelerle ve istenen ücretlerle ne yapacağını bilmiyor, tüm bu başından geçenleri de bir çırpıda anlatıyor. Var mıdır bir çaresi diye sormak için gelmiş.

Onu dinleyen başka bir abla, kendi hikayesini bilmediğimi sanarak şu cümleyi kuruyor "Ne hayatlar ne hikayeler var. Ama dünya da illa ki bir çıkış yolu bulunuyor. Allah ahirette de yardımcımız olsun." Ve o ablanın ardından dua ediyor bolca.

Dua eden ablanın hikayesi. Beş çocuk sahibi. Eşi birçok sefer ablayı üzmüş ve kendini her sefer affettirmeyi başarmış. En son elinden kaçmasından korktuğu için dağda bir ev kiralayıp onları oraya yerleştirmiş. Bahçeden dışarı çıkması yasaklanan ve aynı zamanda fiziksel şiddet gören aile bir gün evden kaçmaya karar vermiş. Akabinde tekrar özürler dilenmiş, aracılar konulmuş, abla karar vermiş ve artık dönmüyorum demiş.

Böyle nice hayatları kimi zaman ilk ağızdan kimi zaman da en yakınlarından dinleyerek şahit oluyorum. Bu yalnızca ikisi..

İki oğlu olan ablaya mesleğinin zekatını vermek isteyen bir avukat yardımcı olacak inşallah. Beş çocuklu abla artık daha mutlu görünüyor.

Peygamberimizin (sav) babasını kaybeden çocukların anneleriyle ve aynı zamanda onları gözetenlerle de yakınlığını belirttiği hadisi şerif aklıma geliyor. Ne kadar anlamlı bir hediye bu söz müşkül durumda ki tüm anneler için, yoksulu fakiri yetimi düşkünü gözeten koruyup kollayan insanlar için.

Rabbimiz'den hayırda yarışan insanlardan olmayı istiyorsak eğer, çevremizde olan bitene pür dikkat kesilmemize gerek yok, sadece görmemezlikten gelmeyelim yeter.

Ramazan ayı yarışlardan yarış beğeneceğimiz bir ay olma münasebetiyle, bizleri kavli ve fiili dualarımızla mübarek eyler inşallah.



Zehra

11 Mayıs 2015 Pazartesi

BİR ORTADOĞU MASALI / M.Akif Ersoy

BİLİRSİNİZ BELKİ, ASLINDA ORTADOĞU DİYE BİR YER YOKTUR.
19. YÜZYILDA BAŞLAR HİKAYESİ… YİNE BİR İNGİLİZ MASALI OLARAK…

BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ,
İNSANLAR KOYUN OLUNCA
KURTLAR DA ÇOBAN OLMUŞ BAŞLARINA
6 MİLYARLIK SÜRÜYÜ, BOY BOY, SOY SOY AYIRMIŞLAR.
ARALARINA SINIRLAR KOYMUŞLAR.
YÜKSEK YÜKSEK, DERİN DERİN SINIRLAR.
SINIRLAR İÇİNDE, SINIRLAR…
DİKENLİ TELLER ,TAŞ DUVARLAR, MAYINLAR…
TOPRAKLARINA FESAT TOHUMLARI EKMİŞLER.
KOYUNLAR, KİN BAŞAKLARI, NEFRET YAPRAKLARI YEMİŞLER.
KOÇ OLMUŞLAR, TOKUŞMUŞLAR.
YERE DÜŞENİN LEŞİNİ, LEŞ YİYİCİLER KALDIRMIŞLAR…

ÖNCE SİYAH BEYAZ KUTULARDAN İZLEDİK ORTADOĞUYU ,
TELEVİZYON, ORTADOĞUDAN DAHA YENİ BİR İCATTİ…
EKRANLARA YANSIYAN GÖRÜNTÜLER, BİZE ÇOK UZAK BİR COĞRAFYADAN GİBİYDİ
ZATEN HEPİMİZİN BOLCA TELAŞI VARDI…
İSRAİL DİYE BİR DEVLET KURULMUŞTU MESELA 1948’DE…
KRALLIKLAR, GENÇ SUBAYLARIN KRALLARI DEVİRDİĞİ TOPRAKLAR. PANARABİZM - NASIR DEVRİMİ- BAASÇILIK AKIMLARI FALAN DERKEN,
BAKTIK, YERLEŞİMLER , İŞGAL POLİTİKALARI FİLİSTİN’DE…
ARAP-İSRAİL SAVAŞI SONRA..
DİKTATÖRLÜKLER, KRALLIKLAR, YOKSUL HALKLAR..
PETROL ZENGİNİ ŞEYHLER…
HEPSİNİN, ÖTESİNDE – BERİSİNDE SAVAŞLAR,İŞKENCELER,MÜLTECİLER,ACILAR…
VE HEPSİ SİYAH BEYAZDI BAŞLANGIÇTA…

SONRA RENKLENDİ KUTULAR,
BOMBALARIN RENGİ DEĞİŞTİ, KANIN RENGİ DEĞİŞTİ
SİYAH’LAR KIRMIZI, BEYAZ’LAR İSLİ BİR DUMANA DÖNÜŞTÜ
EVİMİZDEKİ KÜÇÜK DÜNYAMIZ RENKLENMİŞTİ…
AÇTIK GÖZLERİMİZİ, DİKTİK KULAKLARIMIZ VE ANLAMAYA ÇALIŞTIK ‘ORTADOĞU’ YU…
RENGİ KIZIL…
KOKUSU AĞIR…

OSMANLININ YIKILIŞININ ARDINDAN BAŞLAYAN,
YARIM ASIRI AŞKIN BİR SÜREDİR DEVAM EDEN,
SÖMÜRGECİLERİN BÖLGEYE GİRİŞİYLE;
'OSMANLIYA İHANET EDEN ARAPLAR' SENARYOLARINI YAZDILAR BİZİM ZİHİNLERİMİZE
KİMSE ‘MEDİNE MÜDAFASINI’ , ‘ZEYTİN DAĞI’ NI OKUMAMIŞTI ZATEN.
HEPİMİZ MİLLİ EĞİTİM MÜFREDATLARININ ANLATTIĞI HİKAYENİN BİR PARÇASI HALİNE GELDİK
SANDIK Kİ, SADECE BİZ BÖYLE BÜYÜDÜK.
HALBUKİ ARAP ÇOCUKLARI DA BÖYLE BÜYÜTÜLMÜŞTÜ.
TÜRKİYE'DE BİZ, ANDIMIZI OKURKEN
ONLAR DA KENDİ ÜLKELERİNDE ''ANTLARINI' OKUDULAR.
'OSMANLI İŞGALİNDEN' BAHSETTİ BİRİLERİ ONLARA,
BİZE DE 'ARAPLARIN NE KADAR HAİN' OLDUKLARINDAN BAHSETTİLER

SONRA HEPTEN KOPTUK BİZ BU COĞRAFYADAN...
EKRAN KUTULARINDA İZLEDİKLERİMİZ, ZAMAN İÇERİSİNDE İNTERNETİN SAĞLADIĞI İMKANLARLA ÇOK DAHA ÇABUK ULAŞMAYA BAŞLADI EVLERİMİZE
BAŞKALARI BİR SÜRÜ HİKAYE YAZDI
BİZ O HİKAYELERİ OKUDUK
O HİKAYELERİN KURBANI OLDUK.
HİÇ TANIMADIĞIMIZ ADAMLARI SEVDİK, EKRANLARDAN İZLEYEREK
HİÇ TANIMADIĞIMIZ ADAMLARA DÜŞMAN OLDUK
SONRA BAŞIMIZI KALDIRDIK,
Bİ BAKALIM DEDİK, NE OLUYOR GERÇEKTE DİYE?
HER COĞRAFYA, KİN VE ÖFKE DOLU BİR NESİL YETİŞTİRMİŞTİ
BAZI ÜLKELERDE MEZHEPLER ARASINDA FARKLILIKLAR VARDI,
'MEZHEP ÇATIŞMASI KAÇINILMAZ' DI..
BAZILARINDA ETNİK UNSURLAR 'BİRBİRLERİYLE ASLA ANLAŞAMAZDI'
CETVELLE ÇİZİLMİŞ SINIRLARIN ÖTESİNDE, 'AYNI ETNİK UNSURLARA VE AYNI MEZHEPLERE BAĞLI OLANLAR İSE, FARKLI KABİLELERDENDİ, ONLAR DA BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRMELİYDİ'
ÖLDÜRDÜK
ÖLDÜRÜYORUZ
BELKİ ÖLDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ.
'RADİKAL İSLAMCILIKTAN' BAHSETTİLER BİZLERE
RADİKAL İSLAMCI 'TERÖR ÖRGÜTLERİNDEN' SONRA
BAKTIK, BUNLARIN BÜTÜN FAALİYET ALANLARI, BİZİM COĞRAFYAMIZ.
İSLAM COĞRAFYASI...
Bİ FİLM YAPTILAR
BİR KÖYDEKİ ADAMIN HAYAT HİKAYESİNDEN BÜTÜN DÜNYANIN HABERİ OLDU
GÖZLERİMİZİ KAPATTILAR, GAZZE’DE, SOMALİ’DE, ARAKAN'DA, DOĞU TÜRKİSTAN'DA ÖLEN ÇOCUKLARIN HİKAYELERİNDEN HEPİMİZ BİHABER KALDIK!
SOMALİ'DE EŞ-ŞEBAB'I ANLATTILAR BİZE, AFGANİSTAN'DA TALİBANI-ELKAİDE'Yİ, YEMEN'DE HUSİLER'İ, IRAK'TA IŞİD'İ, FİLİSTİN'DE HAMAS'I, İSLAMİ CİHAD'I, LÜBNAN'DA HİZBULLAH'I, MISIR'DA İHVAN'I , SONRA BAŞKA RADİKAL İSLAMCI TERÖR ÖRGÜTLERİNİ...
ONLARIN TERÖRİST OLARAK TANIMLADIKLARI…
ONLARA KARŞI SAVAŞANLAR
SONRA BİRBİRLERİNE KARŞI SAVAŞTILAR...
SOVYETLER AFGANİSTAN'I İŞGAL ETTİ...
HOLLYWOOD FİLMLER YAPTI AFGAN MÜCAHİTLERLE İLGİLİ.
VE ZİHNİMİZE KAZIDI, 'AMERİKANIN AFGAN CİHADINA VERDİĞİ DESTEĞİ',
AFGAN HALKININ CİHADI KUTSANDI(!)
TALİBAN, AVRUPA’DA, AMERİKA’DA OFİSLER AÇTI
SONRA SOVYETLERİ KOVDU MÜCAHİTLER.
BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRMEYE BAŞLADILAR.
BİR GÜN GELDİ, AMERİKA 'TERÖRE KARŞI BAŞLATTIĞI MÜCADELEDE, AFGANİSTAN'I İŞGAL ETTİ'
'BÜTÜN MÜCAHİTLERİ, TERÖRİST' İLAN ETTİ...
HOLLYWOOD SENARYOYU DEĞİŞTİRDİ.
HİKAYE YENİDEN YAZILDI
BİZ YİNE ONLARIN HİKAYELERİNİ DİNLEDİK
YİNE ONLARIN HİKAYELERİNDE ANLATTIKLARINA İTİMAT ETTİK
BUGÜN ARAP İSYANLARINDAN BAHSEDİYORUZ
‘ARAP BAHARI’ DEDİLER ONA DA…
TUNUS’TA ATEŞLENDİ, MISIR’DA 30 YILLIK MÜBAREK’İ DEVİRDİ BİR ŞUBAT GÜNÜNDE.
LİBYA’YA,NATO MÜDAHALE ETTİ. 40 YILLIK KADDAFİ DİKTATÖRLÜĞÜ DEVRİLENE KADAR BÜTÜN ÜLKEYİ VURDU UÇAKLAR.
YEMEN’E, SURİYE VE BAHREY’NE SIÇRADI.
HEPSİNİ AYNI KEFEYE KOYDUK
‘ARAP HALKLARI, DİKTATÖRLERE BAŞKALDIRIYOR’ DEDİK.
OYSA TUNUS’TA OLANLA, LİBYA’DA OLAN BİRBİRİNDEN FARKLIYDI.
YEMEN’DE YAŞANANLA, SURİYE’DE, BAHREYN’DE YAŞANAN DA…

ORTADOĞU MALUM, KANAYAN YARAMIZ.
ÜZERİNDE MUTABIK OLDUKLARI TEK BİR KONU VARDI İSLAM ÜLKELERİNİN
O DA FİLİSTİN MESELESİ…
MALİ'DE EL-KAİDE'YE KARŞI FRANSIZLARIN OPERASYONLARINI, AFRİKA İSLAM ÜLKELERİ: 'FRANSANIN TERÖRE KARŞI MÜSLÜMANLARA VERDİĞİ DESTEK' OLARAK DEĞERLENDİRDİ VE TEŞEKKÜR ETTİ FRANSAYA...

BİRİLERİ ESED'İN KATLİAMLARINI KINAMAK İSTEDİ, BAŞKALARI İZİN VERMEDİ.
ESED'İN KATLİAMLARINI 'KINAYANLAR', BAHREYN'E TANKALARINI GÖNDERİP, HALKI KATLETTİ.
ESED'E SES ÇIKARMAYANLAR, ONLARA TEPKİ GÖSTERDİ.
YEMEN'DE VEKALET SAVAŞI
SURİYE'DE VEKALET SAVAŞI
IRAK'TA VEKALET SAVAŞI...
SADDAM’A ‘DİKTATÖR-MÜCRİM’ DEDİ BİRİLERİ
BAŞKALARI HALK KAHRAMANI İLAN ETTİ.
YEMEN^DE POSTERLERİ ASILDI SOKAKLARA… FİLİSTİNLİLER İÇİN DİRENİŞİN SİMGESİYDİ.
IRAKLILARIN KABUSU. HALEPÇE’NİN , ENFAL’İN KATİLİ SADDAM.
BİRLEŞİK DEVLETLERİN EN YAKIN MÜTTEFİKİ, AMERİKAN OPERASYONUYLA DEVRİLDİ YILLAR SONRA..
31 ARALIK GÜNÜ, KURBAN BAYRAMI SABAHINDA İDAM EDİLDİ.
‘MÜSLÜMANLARA BAYRAM, HRİSTİYANLARA NOEL HEDİYESİ VERİLDİ’

TÜM BUNLAR YAŞANIRKEN
İSLAM DÜNYASI LİDERLERİ, İKTİDARLARINI GÜÇLENDİRME TELAŞINDAYDI HEP.
FİLİSTİN DAVASININ HAMİSİYDİ SÖZDE HEPSİ.
ZATEN BÜTÜN BU COĞRAFYANIN, İSRAİL TERÖRÜYLE GÖRMEK İSTEDİĞİ BİR HESABI VARDI.
LİDERLERİNİN TAMAMININ İSE İSRAİLLE DOĞRUDAN YA DA DOLAYLI İLİŞKİLERİ…

GAZZE DEFALARCA VURULDU...
HATIRLIYORSUNUZ DEĞİL Mİ? NE ÇOK ÇOCUK ÖLDÜ! NE ÇOK ANNE ACIYA GÖMÜLDÜ ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA…
HEP HAYIFLANIRIM, BİZ O FİLMLERDEN BİR TANE BİLE YAPAMADIK.
TEK BİR FİLİSTİNLİ ÇOCUĞUN HİKAYESİNİ DÜNYAYA ANLATAMADIK.
ANNESİYLE HELALLEŞEREK UYKUYA DALAN, SABAHIN İLK IŞIKLARINDAN EVVEL, TEPESİNE YAĞAN BOMBALARIN TESİRİYLE PARÇALANAN, GÖZLERİNİ SONSUZA DEK KAPATMIŞ NİCE FİLİSTİNLİ TOMURCUĞUN CESETLERİ SADECE TOPRAĞA GÖMÜLDÜ…UNUTULDULAR…

ŞİMDİ ,BU DOĞRUDAN YAHUT DOLAYLI İLİŞKİ SAHİPLERİNİN BİR KISMI, ORDU KURUYOR YEMEN’DE HUSİ TEHDİDİNE KARŞI.
BERİKİ AMERİKAN İŞGALİNİ FIRSAT BİLMİŞ IRAK’TA, MEZHEPÇİLİK PEŞİNE DÜŞMÜŞ…
FİLİSTİN HALKI 1948'DEN BERİ, İSRAİL'İN İŞGAL, KATLİAM ,İŞKENCE VE TECRİT POLİTİKALARIYLA KARŞI KARŞIYAYKEN, MÜSLÜMAN ARAP ÜLKELERİNİN AKLINA ORDU KURMAK VE İSRAİL'İN KARŞISINA KOYMAK DİYE BİRŞEY GEL(e)MEDİ
ŞİMDİ ASLINDA HİKAYE ŞUYDU:
ARAP İSYANLARI BAŞLADIĞINDA LİBYA'YA 'KADDAFİ'Yİ DEVİRMEK - HALKI ÖZGÜRLEŞTİRMEK İÇİN' UÇAKLARINI VE TANKLARINI GÖNDERENLER,
BAHREYN'E, REJİMİ AYAKTA TUTABİLMEK İÇİN GÖNDERDİLER ORDULARINI.
HER YERDE 'İSLAM ÜMMETİ UYANDI, AYAKLANDI. ARAP BAHARI YAŞANIYOR, DEVRİMLER GELİYOR DİYEN BİRİLERİ, SURİYE'DE; ! 'ORADA DEVRİM OLAMAZ- ORASI BİZİM ETKİ ALANIMIZDA-KONTROLÜMÜZDE' DEDİ.
ASKERLERİNİ GÖNDERDİ, REJİMİ AYAKTA TUTMAYA ÇALIŞTI.
AMERİKA VE BATI, 'DEMOKRASİ HAMİSİ' OLMA İDDİALARINA KARŞIN, MISIR'DA DARBECİ SİSİ'NİN MEŞRUİYET KAZANMASINA ÇABALADI

'BİRİLERİ BÜYÜDÜKÇE BUDANDI, DİĞERLERİ KÜÇÜLDÜKÇE SULANDI'
MEZHEPLER, YOKSA ETNİK UNSURLAR, YOKSA KABİLELER...
HA BU ARADA, DİKTATÖRLER FALAN DEVRİLDİ, YİNE YERSENİZ.
ORTADOĞU YENİDEN ŞEKİLLENİYOR.
HERKES ÖLDÜ, HER YERDE PATLADI BOMBALAR
PETROLLERİNİ ÖZENLE KORUDU DEMOKRASİ HAMİLERİ.

ŞİMDİ BÖYLE ENTERESAN, BÖYLE KOCAMAN BİR FOTOĞRAFIN BELKİ BİRKAÇ SAYFAYA SIĞMAYACAK ÖZETİ.
ANCAK BU İŞ BİTTİĞİNDE, BİRŞEY GÖRECEĞİZ
O DA: YERLE YEKSAN EDİLMİŞ SURİYE, LİBYA, YEMEN, IRAK, AFGANİSTAN, PAKİSTAN, SOMALİ VE BU COĞRAFYANIN İNSANLARI...
HEPSİ MÜSLÜMAN, HEPSİ MUSTAZAF OLAN, BİR ŞEKİLDE YAŞAMLARINI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞAN, BU TOPRAKLARIN ÇOCUKLARI....
ÖLDÜRÜLENLER, KATLEDİLENLER, KATLEDENLER... SAVAŞIN MAĞDUR ETTİKLERİ... KADINLAR, ÇOCUKLAR, ADAMLAR, GENÇLER, YAŞLILAR....
ÖLÜYORUZ...
ÖLDÜRÜYORUZ...
BİRİLERİ SEYREDİYOR...
ONLARIN SİLAHLARIYLA, BİRBİRİMİZİ ÖLDÜRÜYORUZ...
NE KORKUNÇ Kİ, ÖLDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ....
KEŞKE BİRAZ SAKİN OLABİLSEYDİK...
BİR GÜN HEPİMİZİN SAKİN OLMAYA İHTİYACI OLACAK..
HEPİMİZİN KARDEŞLİĞİMİZİ HATIRLAMAYA İHTİYACI OLACAK...
Bİ SAKİN OLABİLSEYDİK... KARDEŞ KALABİLSEYDİK....BELKİ BAMBAŞKAYDİ BU MASAL...


M. Akif Ersoy


20 Şubat 2015 Cuma

Dua / Ali Şeriati


Ey kadir olan Allah'ım!

Ailemize sorumluluk,
halkımıza bilim,
müminlerimize aydınlık,
aydınlarımıza iman,
tutucularımıza kavrayış,
kavramışlarımıza tutuculuk,
kadınlarımıza bilinç,
erkeklerimize şeref,
ihtiyarlarımıza bilgi,
gençlerimize soyluluk,
öğretmen ve üstatlarımıza öğrencilerimize inanç,
uyuyanlarımıza uyanıklık,
uyanıklarımıza irade,
tebliğlerimize gerçek,
dindarlarımıza din,
yazarlarımıza güvenilirlik,
sanatkarlarımıza dert,
şairlerimize şuur,
araştırmacılarımıza hedef,
ümitsizlerimize ümit,
zayıflarımıza güç,
muhafazakarlarımıza hareket,
ölümcül uykularda olanlarımıza hayat ve dirilik,
körlerimize görme,
suskunlarımıza feryat,
Müslümanlarımıza Kur'an ve Sünnet,
tüm mezheplerimize birlik,
kıskançlarımıza şifa,
egoistlerimize sabır,
halkımıza kendini bilme,
tüm uluslardan kurulu milletimize samimiyet, himmet,
fedakarlık yeteneği,
kurtuluşa layık oluş
ve izzet bağışla.

Ali Şeriati



1 Ocak 2015 Perşembe

Fatiha Suresi



~~~~~~

1 Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 
2 Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 
3 O, rahmândır ve rahîmdir.
4 Ceza gününün mâlikidir.
5 (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
6 Bizi doğru yola ilet.
7 Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!

~~~~~~

1 In the name of God, the most gracious, The dispenser of grace
2 ALL PRAISE is due to God alone, the Sustainer of all the worlds,
3 the Most Gracious, the Dispenser of Grace,
4 Lord pf the Day of Judgment!
5 Thee alone do we worship; and unto Thee alone do we turn for aid.
6 Guide us the straight way
7 the way of those upon whom Thou hast bestowed Thy blessings, not of those who have been condemned (by Thee), nor of those who go astray!