Hayat bir nefes sıhhat, biraz seyehat, birçok eş dost, ahbap, kardeş, hoca aslında.. Ne eksik ne fazla.. Seyehat bu ya, daha iyi değerlendirmek için planlar yaparsınız, plansız yol almak istemezsiniz. Yolculuk güzel niyetlerle başlayıp sizin ve yanınızdakilerin güzel niyetleriyle sürdükçe değişen planları çok daha fazla sevdiğinizi farkedersiniz.. Karaköy'de bir çorbayla başlayacak gün Kasımpaşa'da kahvaltıya dönebilir mesela. Boğaz manzarası arkana geldi ama olmaz böyle yanıma gelip otursan dersiniz böyle iyi benim manzaram daha güzel cevabını alırsınız. İnsan tabi böyle bakınca.. Kot farkınıza 146 yaşında ki füniküler yardımcı olur. Taksimde bir ilk yaşar, yağmur altında yürür, daha fazla yol alamayacağınızı anladığınızda tam bir kiliseye sığınacakken Türk kahvesi içilen bir yere sığınırsınız. Hatır ve kardeşlik beraberinde dertleri paylaşmayı getirir ve anlatırsınız, anlattıkça hayata olan ümidiniz artar, sıhhat bulursunuz. Bugün böyle bitmemeli derken bir bakmışsınız Süleymaniyedesiniz sonra vefadasınız. Öyle bitse de güzeldir aslında.. Planlanmış buluşmalar bir hastalık, bir virüs nedeniyle iptal olur ama siz gönlünüzde onları taşır özellikle sabah namazına gittiğiniz camilerde onlar için dua edersiniz. Özlediğiniz okulunuza gidersiniz, özlediğiniz yol, sıra arkadaşınızla buluşursunuz. Okul çok sessizdir, hüzünlenirsiniz duvarlardan gelen sesleri duyup, dinlemeye çalışırsınız. Hocalarınızın sohbetinde teselli ararsınız. Bir kutu çiçek ve sırtından sarılma su serper gönlünüze.. Sonra yeni planlar olur ama elektrikler kesilir, dersler erken biter, daha erken buluşulur, yine İstanbul'dan Lübnan'a gidilir bu esnada kız kuleside yağmur, fırtına dinlemez size katılır. Tamam dersiniz buyur gel.. Ertesi sabah sadece haftanın bir günü tatili olanlar o günü de size ayırırlar ya hayretler içerisinde kabul edersiniz, masanıza güneşle beraber sarı güller koyarlar. Hayaller güneşle beraber kahvaltı yapmakken kar yağmaya başlar ve sizi içeri almak isteyen, üşümenizden korkan ekibi zar zor ikna edersiniz. Netice de karı içeri götüremezsiniz, kahvaltınıza taçlandıran karı böyle terkedip gidemezsiniz.. Neyse kar diner ekipte daha fazla tedirgin olmasın diye kahveleri içeride içersiniz. Daha sonra kapılar, yapılar, dükkanlar ve boğaz, aynı noktalara aynı heyecanla bakmanının mutluluğunu çokça yaşarsınız. Birkaç ay öncesinde arkadaşlarınıza gitmelisiniz dediğiniz müzeleri unutsanızda davetinize icabet edenler alır götürür, sizi oralara, tarihin güzel mekanlarına ve el emeği göz nuru güzel küçük bir keseye kahveyi, limonlu tartı, yasemin çayını, yeni arkadaşları sığdırıp, farkettirmeden cebinize koyup, gülümseyerek girer kolunuza.. Sonra ezanlar okunur, dualar edilir, camilerde martılara selam verilir, sanki Ramazan gelmeden Ramazanla buluşulur. Zaman ve mekan pek kalmayınca.. Bir hafta önce vefat haberini aldığınız aslında talebesi olduğunuzu bilmeyen, yüz yüze tanışmanın nasip olmadığı hocanızın talebesi yani misafir olduğunuz evin sahibi sizi alır götürür hocanın yakınlarına. Ve siz hocanın ailesi ve talebelerinde hocayı görürsünüz, gülüşünü, mütevaziliğini, cömertliğini.. Nasıl sevmişseniz hocayı artık hoca gitmiş olsa dahi kulaklarınızın pasını siler, karınızı doyurur, ağzınızı tatlandırır ve hatta size onun için birşeyler yapma fırsatı tanır. Ve seyehatiniz böyle bir zirvede noktalanır.. Son olarak mesafeler ayırsa da sevgi, saygı ve anlayış ve fedakarlık birleştirir sizi yine yeniden kardeşlerinizle, arkadaşlarınızla, dostlarınızla,hocalarınızla.. Elhamdülillah..